Terapi ne zaman biter, sorusunun cevabı, hem psikodinamik terapilerde hem de diğer tüm terapi yaklaşımlarında sonlandırma (termination) kavramıyla ilişkili bir meseledir.
İnsanlar terapiye başladıklarında bazı problemler için başvururlar. Kimisi keskin, hızlı çözümler bulmak ve bir an önce yaşadığı bu ıstıraptan kurtulmak ister. Kimisinin ise sorunları çözmekle ilgili bir derdi yoktur. Yalnızca o odaya gelmek, bir şeyler anlatmak ve rahatlamak ister. Terapi ne zaman biter, sorusunun cevabı terapinin en başındaki bu motivasyonlardan bağımsız değildir.

Öte yandan, Türkiye’deki “psikoterapi kültürü” daha gelişmiş ülkelere göre oturmuş, birikmiş, derinleşmiş bir kültür değildir. Genellikle insanların terapiden ve terapistten beklentisi şu şekilde olabilmektedir: Kimseye anlatamadığını anlatmak, güvenli bir alanda derdine çare bulmak, konuşup rahatlamak, vb. Bunlar kesinlikle doğru ve anlamlı hedeflerdir. Fakat psikoterapi bundan biraz daha fazlasıdır. Terapide terapist ve danışan/hasta aynı zaman ve mekan içinde bir araya gelerek “birlikte çalışırlar”. Yani terapi danışanın/hastanın tüm hayatının, duygu ve düşüncelerinin adeta masaya yatırıldığı, ikili ve ortak bir ilişki içinde yeniden işlemlendiği bir alandır. Bu bazen sadece “rahatlamaktan” çok daha fazlasıdır, çünkü her zaman keyif vermez.
Soruya geri dönecek olursak, terapinin ne zaman biteceğini anlamak için birkaç noktaya bakmamız faydalı olabilir.
- Terapinin amaçlarını düşünmek, iyi bir başlangıç olabilir. Gelmeden önce kendinizde çözmek ya da keşfetmek istediğiniz neler vardı ve bunlar süreç içerisinde nelere evrildi? Bunların ne kadarına ulaşıldı veya ne kadarından uzaklaşıldı?
- Özellikle başkalarına güvenme, sağlıklı ve olgun ilişkiler konusunda sorunlar yaşayan kişiler için kendine ve başkalarına dair gerçekçi ve güçlü duygular geliştirmek önemli bir konudur. Hem kendimize hem de başkalarına dair sahip olduğumuz çarpık duygu ve düşünceler, günlük yaşamımızı kaliteli ve olgun şekilde yaşamamıza engel olur. Terapiyi bitirmek için bu konuda nerede olduğunuzu, nereden başlayıp nereye vardığınızı düşünebilirsiniz.
- Bununla bağlantılı da olarak, başkalarıyla daha iyi ilişkiler kurup kurmadığınızı da düşünebilirsiniz. Muhatap olduğumuz insanlardan beklentilerimiz, bu beklentilerin altındaki bilinçli ya da bilinçdışı duyguların keşfi bu alandaki değişim için önemlidir.

- Bunula birlikte, hayatımızda bize acı verici duygulardan kaçınmak için birçok savunma geliştiririz. Bu savunmaların varlığı kötü, yanlış bir şey değildir. Hepimiz savunmalara sahibiz ve sahip olmaya devam edeceğiz. Ancak bazı savunmaların –ideal olarak– daha işlevsel olan başka savunmalarla yer değiştirmesi beklenir, tabii kişinin amaç ve hedeflerinde böyle bir şey varsa. Terapiyi bitirmeye karar vermek için kendinizi engellediğiniz, kaygınızı yönetemediğiniz yerleri gözden geçirebilir ve buralardaki durumuzu kontrol edebilirsiniz.
- Terapide en önemli şeylerden biri de, hayat kalitesinin artmasıdır. Sadece mevcut sorunların gitmesi değil, işte, eğlencede, daha iyi bir işleyiş olması beklenir. Tabii bunun miktarı ve şekli kişiden kişiye değişir. Ancak yaratıcılığın artması, insanın rahatlama yeteneğinin artması terapi sürecinin gidişatını gösteren bir başka faktör olabilir.
- Terapi sürecinde, kişinin kendi üzerinde düşünme ve kendini analiz edebilme becerisinde artış olması beklenir. Süreç içerisinde netleştirmeler, yüzleştirmeler ve yorumlamalar aracılığıyla iç görü kazanıldıkça kişi yavaş yavaş kendi hayatına o gözle bakabilmeye başlar. Bu da kendini analiz etme becerisiyle ilgili bir durumdur.
- Terapistle olan ilişki, terapi süreciyle ilgili bir başka önemli konudur. Bazı insanlar terapiden ayrıldığında büyük kayıp duygusu yaşarlar, bazıları hayatlarındaki tüm gelişmelerin terapistleri sayesinde olduğunu düşünür ve terapistleri olmadan yola devam edemeyeceklerini zannederler. Bu kayıp duygusunu sindirmek, kazanımların kendileri sayesinde olduğunu sahiplenebilmek önemlidir.
- Bazen de tüm bunlardan farklı olarak, terapide konuşulan bir konu, ortaya çıkan bir duygu veya danışanın/hastanın terapiste öfkelenmesi, vb. sonucu terapi sonlanabilir. Bazen de bunlardan kaçınmanın iyi bir yolu olarak, sorunların bir anda çözülmesi, kısa süre içerisinde daha sağlıklı biri gibi hissetmek olasıdır. Tüm bunlar ilişki dinamiği içinde anlamlı meselelerdir ve ne olup bittiğinin incelenmesi için konuşulması gerekir.

Son söz
Psikoterapi, özellikle psikodinamik psikoterapi, uzun bir yürüyüşe çıkmaya benzetilebilir. Yolculuğun başında çok heyecanlı ve hevesli oluruz, ancak birkaç saat sonra yorgunluk ağır basar ve heyecanı sürdürmekte zorlanırız. Bu bir hayal kırıklığı yaratabilir. “Terapi böyle bir şey miydi? Ben her şey iyi ve keyifli olacak zannediyordum” gibi düşünceler gelebilir. Bu noktada kalıcı değişimlerin zaman aldığını hatırlamakta fayda vardır. Uzun yolculukların içinde yorulmak, acıkmak, ara ara dinlenmeye ihtiyaç duymak, bazen yoldan sapmak, ya da yolu değiştirmek de vardır. Ancak eğer bir hedefimiz varsa, yola çıktığımız kişiye de güveniyorsak yolun sonunda mutlaka bir yere varırız.
*Bu metin Cabaniss’in Psychodynamic Psychotherapy: A Clinical Manuel kitabından referansla hazırlanmıştır.
Klinik Psikolog
Sümeyye Üstün